Deprem bilimcilerin, mühendislerin, çevre plancıların, sivil toplum örgütlerinin görevi, ürettiğimiz bilgiyle durum saptaması yapmak. Bu bilgilerle yönetici erkin konu ile ilgili gerekli hazırlığı yapması gerekiyor. Bizim görevimiz aslında doğal, yapay veya teknolojik bir tehlike varsa bu tehlikenin riske veya afete dönüşmesini engellemek. İktidarın rant ve sermayenin kar hırsı nedeniyle deprem göz göre göre geldi. Bu depremlerin olacağı biliniyordu. Yıllarca bunu söyledik. Gerekli önlem ve denetimler alınmadı. Bu depremin sorumlusu iktidar, sermaye ve neoliberal politikacı anlayıştır
Ölüm oranı 10 kat artabilir
3 bin 381 kişinin hayatını kaybettiğini söyleniyor ama daha köylerin durumu hakkında hiçbir bilgi bilmiyoruz. Yerleşim yeri merkezinde ulaşılamayan yüzlerce yapı varken, köylerin durumu vahimdir. Ölüm rakamlarını 10 katıyla çarpmamız gerekiyor, çünkü daha enkaz altında çok sayıda insan var. Ve pek çok köye ulaşım sağlanamadı. Köylere giden yollar kapandı. İnsanlar, soğuktan ölebilir. Gerçeklerin ne olduğunu bilemiyoruz. Topluma bir an önce gerçek bilgiler sunulmalıdır ki oralara arama kurtarma ve yardım ekipleri gidebilsin
Mega projelerden vazgeçin
İktidar, rantı nasıl paylaşacağını ve sermaye akışını kendisinin nasıl kontrol edeceğini düşünüyor. Sistemde sermayenin kontrolü kimdeyse o karar verici oluyor. Havalimanları, yollar, köprüler, hastaneler bile yıkıldı. Bu özelleştirme politikalarının bir sonucudur. Birçok mega projeden vazgeçmediğiniz sürece, bu anlayışı da değiştirmediğiniz sürece depreme hazırlayamazsınız. Mega projeler yerine bölgesel koşullar eşitlense ve adil yatırımlar yapılsaydı bu ölümler olmazdı. Bir an önce bu özelleştirme politikalarından vazgeçerek kamucu bir anlayışın hakim olması gerekiyor. Öncelikle yönetimsel anlayışı değiştirmek, kâr hırsını ortadan kaldırmak gerekiyor. Çalışan veya çalışmayan insanlara eşit barınma hakkını sağlamadıkça deprem hasarlarını önleyemezsiniz. Bu depremin hasarlarını düzeltmek yılları alabilir
Deprem kader değil
Japonya’da ABD’nin batı kıyılarında, Tayvan’da Çin’de de deprem oluyor. Baktığımızda ya insanlar hayatlarını kaybetmiyorlar ya da en az zararla atlatıyorlar. Japonya’da da bizde de bilim insanları var. ‘İktidar mı insanları depreme hazırlamıyor?’ sorusunu aklımıza getiriyor. Türkiye, bilim insanlarına ve bilime değer vermiyor. Bilime inanmadığınız sürece kaderci anlayış hakim oluyor. Deprem kader değildir.
Yaşam alanlarınıza sahip çıkın
Deprem uzmanları, mühendisler, çevre plancıları, kentleri olması gerektiği gibi planlamak istiyor. Sadece bu dönemde değil bundan önceki dönemlerde de bu ülkeyi yönetenler fay hatlarının kenarlarına şehirler kurarak, ovaları yerleşimlere açtı. Mühendislik hizmeti almamış, kontrolsüzce inşa edilmiş ve denetlenmemiş yapılar kent/kır emekçilerine tabut oldu. Deprem bölgesinden uzaklaşanlar gittikleri yerde yeni depremle karşılaşacaklarını da unutmasınlar. Yardım bekleyenlere el uzatmak ve ‘sesimi duyan var mı?’ demek için yaşam alanlarınıza sahip çıkın. Türkiye’nin nüfus planlamasının illere göre eşitlenmesi gerekiyor. Büyük şehirlerdeki plansız nüfus yoğunluğunun azaltılması gerekiyor. Türkiye’nin Doğusu, Batısıyla, Kuzeyi ile Güneyi arasında aslında eşit olmayan eğitim, sağlık, istihdam ve güvenlik ihtiyaçları sağlanamadığı için deprem şu saatte olacak, bu saatte olacak demenin bir anlamı olmuyor